Pandemi süreci kişisel, kurumsal, ulusal ve küresel olmakla birlikte evrensel anlamda bugüne değin ortaya koyduğumuz her türlü çalışmalarımızı tekrar gözden geçirmemize neden oldu desek yanlış bir tabir olmaz. Aslına bakarsanız içinde bulunduğumuz durumların bağlamsal kırılganlık, yetersizlik, ya da daha sert bir ifadeyle her şeyden bir bıkkınlık olarak tarif edeceğimiz süreç, çok uzun süre önce başlamıştı ancak Pandemi süreci bunu daha fazla belirgin hale getirdi diyebiliriz.
Ah biz insanlar…
Her şeyde, her sorunda olduğu gibi burada da sorun çekilmeyecek raddeye gelmediği sürece önemsemiyoruz. Sorunun köküne inmiyoruz. O sorun dağ gibi birikmediği sürece bakma eğiliminde bulunmuyoruz. Ah biz insanlar…
Neden gençler üzerinde artan bir baskı var?
İlk önce her gencin sitem ettiği eğitim sistemini ele alalım. Çocuk kendini bildiği ilk günden itibaren yani ilkokulun ilk yıllarında başlayan sınavlarda başarılı olmaları için gençlerin üzerindeki baskıyla birlikte yaşından büyük sorumluluklar da yükleniyor. Bu durum ise gençlerin küçük yaşlardan itibaren ne kadar akıllı, zeki olduklarının derecelendirildiği ve notlarla ölçülebildiği bir kültürde yetişmelerine sebep oluyor. Gençler akıllı oldukları zamanlarda iyi hissediyorlar. Bu, sadece gençlerin iyi not almadıklarında kendilerinden şüphe etmelerine neden olmakla kalmayıp, aynı zamanda sınav stresinin giderek daha erken yaşta başlamasına da neden oluyor. Stres ve kaygı düzeyi çok fazla artıyor. Burada asıl soru şu; gençler böyle bir stresli yapının filizlendiği zaman buna isyan edenler nerede, bu durum için ne yapıyorlar? Cevap: Hiçbir şey!
Onun dışında gençler sadece okulda büyük baskı altında kalmıyor, Bu sadece bir etki alanıydı. Okul bittikten sonra belirsiz bir geleceğe ittiriliyorlar. Gençler okulu bitirdiklerinde ne yapmak istediğini bilmiyor deniliyor tam anlamıyla ne yapacaklarını gerçekten bilmiyorlar. Çalışmaya yönelik baskı, bir şeyleri gerçekten anlamaya vakit ayırma içgüdüsünün yerini alıyor. Bu durumda gelecek hakkında kendi kabuğuna çekilmiş ve umutsuz hissetmelerine sebep oluyor. Bunun yanı sıra gençler, çoğunlukla aileleriyle yaşıyor. Ailede de ebeveynler çocuklarından beklentileri vardır. Ki haklı olarak tabi. Bunlar ister ev ödevlerini yapmaları olsun, isterse büyüdüklerinde ne olmak istediklerine kadar karışma hakkı buluyorlar kendilerinde. İşte ebeveynler bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde baskıyı daha da arttırıyor. Ancak gençler de görünmek istiyor. Her açıyla, her haliyle, her doğallığıyla, içinde geldiği gibi görünmek istiyor.
En kötü yanı da ne biliyor musunuz ebeveynlerin bunu yaptıklarından haberleri bile yok!
Bununla kalmamakla birlikte bir de ebeveynlerin kendi mücadeleleri vardır. Herhangi bir ebeveyn maddi endişeler, iş baskısı, özellikle ilişki sorunları veya kendi sağlık sorunlarıyla uğraşıyorsa bu durum çocuklarına yansıyabilir. Tüm bunlar ise strese katkıda bulunuyor. Bu durum, genç insanların ruh sağlığını üzerinde inanılmaz bir etki bırakır.
Ha bir de gençlerde şu var “İyi görünüyor muyum?”
Günümüz popülerlitenin getirdiği yeni örnek alımlar her yaş aralığına olduğu gibi genç kesim üzerinde de inanılmaz etki etme durumunda olduğunu söyleyebiliriz. Artık hepimiz dergilerin, televizyonun, telefonun, tabletin, çıkan filmin, yayınlanan reklamların hedefi olmuş durumdayız. Bunların hepsi düşündüğümüz şeyleri etkilemek için göndermeler yapıyor. Sosyal medyanın yükselişiyle gençler teknolojik dünyadan daha da fazla etkilenmeye başladı. Bu araçlar bize nasıl görünmemiz gerektiğinin yanında jest mimiklerimizle yaptığımız iletişimi dahi nasıl kullanmamız gerektiğini söylüyor. Daha ince olma ve genellikle medyada öne sürülen çekicilik kalıbına uyma baskısı, elde etmesi çok zor bir hedeftir aslında ama gençler, yine de bu hedefe ulaşmaya ihtiyaç duyuyorlar ve yeterince iyi hissetmek için mücadele etme durumundalar. Yeme bozukluklarının gençlerdeki yaygınlığının göstermesinin yanı sıra gençlerin beden imajının benlik saygısı üzerinde ciddi bir etkisi meydana geldiği söylenebilir. Gençler, dış görünüşlerine yöneltecek alışkanlıklar değil de iç görünüşlerini rahat bir şekilde dışa vurmaları için tetiklenmeliler.
En son yöneldikleri soru ise;
Ben Kimim?
Kimler onlar biliyor musunuz, olmak istedikleri değil herkesin oldurmak istedikleri kişiler artık onlar!
Herkes kendince bir şeyler düşünür, kendince açıklamalar yaparlar ancak “Genç” olmak gerçekten zordur. Bir şeyleri gerçekten anlamak ve kim olduklarını belirleyebilmek için alan bulmak gençler için gittikçe zorlaşıyor. Genç bir kişi cinsel kimliğini düşünüyor, arkadaşlık gruplarını sorguluyor veya ilgi alanlarının değiştiğini fark ediyor. Günümüz şartları içerisinde tüm stres ve baskılar arttığında bunları yoluna koymak zordur, bu yüzden bu kadar çok genç kaygı belirtilerinin kontrol altına alınması güç bir hale geleceğinden korkuyorlar artık. Öte yandan, gençler tüm enerjilerini yitirecek ve depresif olacak kadar umutsuz ve çaresiz hissediyorlar. Gençlere bunları yapmayalım.
Gençlerin içlerindeki “Beni Gör” sesine duyarsız kalmayalım, onları görelim…..