JES’lerden çıkan 80 milyon ton akışkanın Menderes Nehrine bırakıldığını ve bu nedenle tarım ürünlerinin kalitesinin düştüğünü söyledi.
Aydın’da ekilebilir tarım alanlarının azaldığını, çoğu tarım işletmesi olan 554 işletmenin kapandığını, ihracat payının azaldığını, kişi başına düşen milli gelirin düştüğünü söyleyen Bülbül, “Aydın tarımsal arazilerini ipotek vermede Türkiye 1'incisi” dedi.
Aydın’daki tarım ürünlerinin kalitesinde düşüş olduğunu belirten Bülbül şunları söyledi:
“Bir yandan ekonomik sıkıntılarla, büyük girdi maliyetleriyle boğuşan çiftçi, diğer yandan ellerinde kalan tarım arazilerini JES'lerden korumaya çalışıyor. Küçük bir örnek vermek istiyorum. Aydın'ın Efeler ilçesine bağlı 200 nüfuslu Yılmazköy Mahallesi jeotermale mahkûm edildi. Jeotermal santrale ait borular, evler ve bahçelerin içinden geçiyor. Zeytin ve incir ağaçlarının bol olduğu mahallede artık zeytin ve incir yetişmiyor. Mahalleliler kanser ve sağlık sorunlarının artmasından şikâyetçi. Bu, sadece Aydın'ın tek bir mahallesi değil, Kızılcaköy gibi, Değirmendere gibi, Bozyurt gibi bunun onlarcası var.”
“80 MİLYON TON AKIŞKAN MENDERESE BIRAKILIYOR”
“Büyük Menderes Nehri, Türkiye'nin en kirli 3'üncü nehri oldu. JES'ler tarafından Büyük Menderes havzasına yılda 90 milyon tondan fazla buhar ve 9 milyon tondan fazla yoğuşmayan gaz salınımı olurken 80 milyon tondan fazla da akışkan, denetim olmadığından, Büyük Menderes nehrine akıyor. TMMOB raporuna göre incir üretiminin en fazla yapıldığı Aydın'da JES tesislerinin toprağa, suya ve havaya yaptığı olumsuz etkiler, üretimi ve ürün kalitesini olumsuz yönde etkiliyor. Koruma önlemleri alınmadan ve denetimsiz biçimde sürdürülen JES yatırımlarının tarıma olan olumsuz etkileri şu ana kadar göz ardı edilmiş durumda. Su kaynakları, ağır metal etkiler altında. Suların kirlenmesi, toprağın kirlenmesi sonucunu doğuruyor. Bu durum tarım yapılacak alanların giderek daralmasına yol açıyor. Buradan yola çıktığımızda geleneksel ürünümüz incir tehlike altında. Menderes havzasında JES tehdidinin boyutları gün geçtikçe büyüyor, JES'lerin buharları bölgede nem oranını artırıyor ve ürün kalitesinde bozulmalar yaşanıyor. Bölgede kanser ve solunum yolu hastalıkları görünüyor. Bu sorunların giderilmesi için gerekli önlemler alınmalı, JES'in verdiği zarar göz önüne alınarak kısıtlama ve yasaklamalar getirilmelidir.”
“PAMUK ÜRETİCİLERİ TEFECİLERİN ELİNDE”
“Pamuk üreticisi bankacıların ve tefecilerin eline düştü. Toprak Mahsulleri Ofisi müdahale alımları yapmıyor. 80 kuruşluk destekleme primi aynı tutuluyor, ancak tarımsal sulamada kullanılan elektrik, gübre, mazot, zirai ilaç ve işçilik ücretleri azımsanmayacak derecede artıyor.
Hayvancılık yapan üreticilerimizin hâli zor durumda. Zeytinyağı üreticilerimiz Suriye'den gelen kaçak zeytinyağı girişleri nedeniyle zorda.”
BÜLBÜL’DEN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Konuşmasının sonunda CHP’li Bülbül çözüm önerilerini şöyle sıraladı:
“Tarım Kanunu 21 gereği, 14 yıldan beri verilmeyen 176 milyar destekleme primi çiftçiye verilmeli. İthalat lobisine son verilmeli. Üreticilerimizin Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının faizleri silinmeli, anapara beş yıl yapılandırılmalı. Kişilere verilen sübvansiyonlu tarımsal kredinin kooperatiflere de verilmesi sağlanmalı. Tarımsal sulamada kullanılan elektrik ücretleri destekleme içerisine alınmalı. Sulama Birliklerindeki sulama ücretlerinin tarifeleri yüksek olup indirilmelidir.”