İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Şaylan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1850 yılından sonra sanayileşmeyle birlikte fosil yakıtların atmosfere doğal olmayan yollarla beklenenden çok daha erken salınımının başlandığını hatırlattı.
Atmosferde sera gazı miktarlarının artmasının ısınmaya neden olduğunu anlatan Şaylan, "İklim değişikliğine insanların etkisi var. Bunun yanında doğal olaylar da iklim değişikliğine neden oluyor. Ancak insanoğlunun iklim değişikliği üzerinde etkisi şu anda daha fazla." diye konuştu.
Prof. Dr. Şaylan, iklim değişikliği ve etkileri konusunda şunları kaydetti:
"Ne yazık ki dünyada sıcaklık artıyor. Atmosferde sera gazı konsantrasyonunun artması küresel ısınmaya neden oluyor. Bu da sıcaklıkları değiştiriyor, buharlaşmayı arttırıyor. Bu durum dünyanın her yerinde de aynı olmuyor. Farklı ülkelerde farklı şekilde bu durum yaşanıyor. Çok kurak olan bir yer daha kurak hale geliyor, çok soğuk olan bir yer daha sıcak hale geliyor. Bunların sonucunda deniz seviyeleri yükseliyor, deniz seviyesine yakın alanlar su altında kalma riski altında kalıyor. Bazı ülkeler bu riski yaşıyorlar. Bu ilerde göç problemlerini de ortaya çıkarabilir. Küresel ısınmadan dolayı aşırı hava olaylarının sayısında artışlar meydana gelecek. Son yıllarda sel veya kuraklık problemlerini fazla sayıda görmeye başladık."
"Kuraklıktan endişelenmeliyiz"
İklim değişikliğiyle ilgili dünyada araştırmacıların bilgisayar yazılımlarıyla çalışmalar yaptığını ifade eden Şaylan, çalışmalarla dünyada iklimin gelecekte nasıl değişeceğiyle ilgili gün gün tahminler yapılabildiğini anlattı.
Şaylan, tahminlerin iklim değişikliğiyle ilgili ortaya bazı bilgileri çıkardığını aktararak, "Tahminlere göre, ülkemizde Karadeniz Bölgesi'nde gelecekte yağışlar azalmayabilir. Bu durum ilerleyen yıllarda Karadeniz'de kuraklığın olmayabileceğini bize gösteriyor. Bazı yıllarda kuraklık olabilir, ama iklimsel olarak uzun yıllık Karadeniz'de kuraklık görülmeyebilir. Ancak iklimin gelecekte nasıl değişebileceğinin bölge yerine daha küçük ölçekte değerlendirilmesi daha yararlı olacaktır. Diğer bölgelerimizde yağışlarda farklı mevsimlerde bir azalma beklentisi var. Yağışların azalması yer üstü ve yeraltı su kaynaklarımızı olumsuz yönde etkileyebilir. Bu durum barajlardaki su seviyesini, enerji üretimimizi, tarım alanlarını, tarımsal ürünlerimizi, üreticiyi etkiler." değerlendirmesini yaptı.
Dünya’da kuraklık riski ile karşı karşıya olabilecek ülkelerin, kuraklıktan endişelenmesi gerektiğinin altını çizen Şaylan, şunları kaydetti:
"Gelecekte kuraklık bizim önem vermemiz gereken konulardan birisidir. Zararları büyük olacağı için erken önlemler almamız gerekiyor. İklim bilimciler 2100 yılına kadar farklı senaryolar ile gün gün gelecek için tahminlerde bulunuyorlar. Ülkemizde iklim modelleri ve farklı senaryolara göre 2100 yılına kadar ortalama hava sıcaklığının 5-6 derece artması bekleniyor. Bu konuda kullanılan farklı model ve senaryoların sonuçları da farklıdır. Bu önemli bir rakamdır. Böyle bir durumda diğer meteorolojik faktörlerde değişmektedir. Bu durum ülkemizdeki su kaynaklarını olumsuz etkileyebilir, daha yüksek hava sıcaklıkları buharlaşmayı arttırır. Bu durumun önüne geçmemiz lazım. Ayrıca sera gazı emisyonlarımızı azaltmamız lazım. Bu problem dünyanın problemi aslında. Sera gazını azaltamazsak sera gazı konsantrasyonları daha da artacak. Bu da kuraklık, sel gibi aşırı hava olaylarını arttırabilir; ayrıca orman yangınları, su kaynaklarımız, bitkisel ve hayvansal üretimimiz bundan olumsuz yönde etkilenebilir."
"Erken önlem almalıyız"
İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şaylan, gelecekte kuraklığın önem verilmesi gereken konulardan biri olduğunu belirterek, "Zararları büyük olacağı için erken önlemler almamız gerekiyor." dedi.