Güneş Doğu’dan doğar her seher, kızıllığın ufkunda. Bütün insanlık güneşe yüzünü döner ve güneş hiç kimseyi ayırmadan her birinin içini ısıtır sımsıcak…Hava ısınır, toprak ısınır, garip coğrafyalarda yüzü gülmemiş yürekler ısınır. Güneş, Doğu’dan selamlar bütün milletleri. O da bilir ki medeniyetlerin beşiğidir Doğu…O güneşin ışığıyla aydınlandı Doğu’dan sonrası. Ortaçağ’ dan kalma soğuk ve karanlık kalelerin pencereleri dahi hep o ışıkla aydınlandı…Endülüs’e kadar uzanan ışıkla El Hamra’nın mermerlerinde kadim ve sanatlı bir nakıştır Doğu…
İpek Yolu bir kutlu yolculuk, uzak diyarlardan; Uzak Doğu’dan ve Orta Asya’dan Batı’ya doğru kervanlar yola koyulur ve yol yolcuyla; yolcu nice hancıyla buluşur. Kervanlarla taşınan sadece eşya değil; bir şuur, bir mefkûre ve ecdâdın medeniyet hazinesiydi sandıklarda yeni diyarlara yol alan. Kuşlara evlerin pervazlarında yuva, gariplere köşe başlarında sadaka taşları yapan merhametin kalbiydi ipek bohçalarla taşınan… Âb-ı hayat sırrı gibi şefkatin ölümsüzlüğünü içiren çeşmeler…Şimdi o paha biçilmez zenginliğin kıymetinden bîhaber hazıra konan bir mirasyedi gibiyiz…
Hüznün coğrafyasında acının ve gözyaşının koordinatlarıdır; Doğu… “Coğrafya kaderdir.” diyor ya büyük bilge İbn-i Haldun. Doğrudur… İnsan, kaderin kucağına doğar ve nereye giderse gitsin en sadık yoldaşıdır kaderi. Yaşadığı coğrafyanın kaderi ortak olur alın yazısına. Doğu’nun alınyazısı biraz bundan sebep olsa gerek; çileli, kederli ve meşakkatlidir. Baş koyup öpülesi topraklarında, tarih boyunca kılıcından kan damlayan Haçlı’nın, Moğollar’ın, Moskof’un ve daha nicesinin istilasıyla inleyen bir mazlumdur Doğu…
Doğu’nun tam ortası; Ortadoğu…Yani acının, kederin, yoksulluğun, işgalin ortası! Nereye dönersen dön viraneler sarmış dört bir yanı. Çocukların ürkek ve korku dolu bakışlarının taa dibindedir Ortadoğu. Topraklarının her karışını mazlum ve mahzun halkların gözyaşıyla ve hatta kanlarıyla suladığı, buna rağmen ümidin bir türlü yeşeremediği çöllerin adıdır; Ortadoğu. Boynu bükük bakar Kubbetüs’s Sahra ve Mescid-i Aksa…Mabetlerin yas tutan taş duvarları suskun ve dargındır tüm insanlığa. Kimin kime neyi terk ettiğini anlayamadan dârü’s-selâmdan dârü’l-hazân’ a dönen Kudüs… Zamanın ve zeminin mukaddesatta ittifak ettiği yerdir Ortadoğu…
“Doğu da Allah’ındır Batı da. Nereye dönerseniz Allah’ın zâtı oradadır.” (Bakara/115) ve hakikatte Doğu’dan Batı’ya Cemâl-i Yâr’in hüsnüyle bezenmiştir kâinat. Tevhidin sırrını gönüllere ifşa eder bu Hakk kelâmı. “Fakat köre renk sağıra ahenk yoktur” der ehl-i ârifân. Öyleyse herkes gönlünün genişliği kadar nasiplenecek bu ummandan! O müjde ki insanlığı; coğrafyadan, ırktan ve renkten ötürü bölmemiştir hiçbir zaman. Her parça bir bütünü tamamlayan işaretlerdir aslında. Bütün yönler birliğe yönlendirmek için vardır.
Anadolu’ nun kapılarının açılmasıyla Türk-İslam medeniyeti mayasının çalındığı topraklardır Doğu. Malazgirt ve daha nice akınlar. Her sefer bir nefer, fethin anahtarını göğsünde taşıyan alp-erenlerin bozkırda at koşturduğu yiğitler meydanıdır Doğu. Dört nala koşan kısrakların yelelerini savuran rüzgar…Semerkant, Buhara, Belh, felsefenin başkenti Nişabur ve daha fazlası…Turkuaz çiniler, çeşmeler ve ibrikler, kemerli taş köprüler, kubbeler ve göğe tevhidin parmağı gibi yükselen minareler... Horasan erenleriyle ilmin, irfânın, hikmetin kadim mektebidir Doğu. Yusuf Has Hâcib, Hoca Ahmed Yesevî, Mevlânâ, Miskin Yûnus ve daha nicesiyle ehl-i ârifânın ve dahi ehl-i âşıkânın baba ocağıdır Doğu…
Türk ellerinin doğusundan bakar gözü yaşlı Doğu Türkistan. Anaların elleri bağrında kenetlenmiş garip ve çaresiz. Al yanaklı çocukların yanaklarında al güllerin, gelinlerin avuçlarında kınaların solduğu diyardır Türkistan içinde Doğu.
Ahh Doğu! Doğduğum diyârın tılsımlı büyüsü… Yeniden dirilişin gece rüyası, gündüz hülyası Doğu… Kimse bilmez o buhurdanlıklardan nasıl bir rayihanın yayıldığını…Yeşil başlı gövel ördeklerin, telli turnaların yurdu…Gurbet türküleri, uzun havaları, dilden dile dolaşan destanları, gönül teline vuran âşıklarını…Bozkırda bir Anadolu masalıdır Doğu.
Hâsıl-ı kelâm: yeryüzünde yiğitlerimizin ayağına çelme takıldığı yerdir Doğu… Fakat ne gam! Biz dahi biliriz ki kadim hakikattir; yiğit elbet yine düştüğü yerden kalkacaktır..!
Gönül coğrafyamızın sol yanıdır: Doğu
Sevilay Durmuş yazdı