8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle her yerde bir “kadın duyarlılığı” sergilenir oldu. Neyin nesi diye bir bakmak lazım. Sadece bugüne ait, yarın unutulacak olan daha açmadan solan bir tomurcuk gibi bir ömürlük sevgi, değer ve ilgiyi sadece bir günün samimiyetten uzak tebriklerine sığdırmak neye yarar?
Emekçi kadınlar derken sadece evin dışında çalışan iş hayatında bir şekilde var olan kadınlar mıdır sadece emekçi olanlar? Okuma imkanı bulamayan veya meslek edinemeyen binlerce “ev hanımı” yani ev işçisi/emekçisi kadınların alın teri ne zaman bir anlam ve değer kazanacak acaba? Çalışma hayatının ağır yükü ve ev işlerinin telaşına çifte mesai ile yetişmeye çalışan koşturdukça yorulan ve yoruldukça verimi düşen kadınların sorunlarına/seslerine ne zaman bir kulak vereceğiz? Ruhu dinlenmemiş, çocuğunu ilgi ve sevgiyle büyütememiş “çalışan anne” kime ne için yetişmeye çalıştığını bugün için sorgulamaktadır. Ev işlerinde baş aktör olmayı değil yardımcı figüran rolünde olmayı tercih eden erkeği bugün sorgulamaktadır.
Kimliğini ve varlığını başka karakterler üzerinden örneğin falancanın eşi, filancanın kızı, ötekinin annesi olmadan, sadece “insan çiftinin kadın teki” olarak yaratılmış olmaktan ötürü saygıyı ve saygınlığı elde edememiş kadın, bugünü sorgulamaktadır. Hâlâ toplumda ayrımcılığa uğrayan, iş hayatında ikincil tercih olarak geride kalan haklarını Hakk’ tan dolayı değil kuru bir feminizm kıskacında savunmaya çalışan kadınlar bugünü sorgulamaktadır…
Dinin emirlerini sorumluluk ve mükellefiyetlerini ayrımcı bir bakış açısı kadim bir öğreti (!?) ile Hz. Havva’dan bu yana sadece kadına yükleyen bir eril zihniyet bugün hâlâ faaldir.
Hz. Peygamber hayattayken kız çocuklarının ve kadınların başta yaşam hakkı olmak üzere bütün haklarının en önde gelen savunucusu değil miydi? Bir anlamda bu yüzden düşmanı da çoktu. Çünkü eski köye yeni adetler getirerek “düzen” bozuyordu. Şimdi o Peygamberî ilkelerden geriye ne kaldı? Hâlâ eğitim hakkı için, kendi evleneceği insanı seçebilmek için, “Aslında bu hayatta ben de varım!” diyebilmek için hırpalanan harcanan kadın hayatlar azımsanamayacak kadar çok…
Toplumun bazı kesimlerinde, araba kullanabilen, yabancı dil bilen, şehir dışına yalnız seyahat edebilen kadınlara hâlâ hayretle karışık hayranlık duyan kadınlarımız/kızlarımız varken “Kadın Hakları” ev ödevimizi ne kadar başarıyla verebildiğimiz düşünülmelidir.