İnsanın üç kıyameti var der büyüklerimiz. Ölüm ile dünya ve kâinatın yıkılması. Bunların en önemlisi insanın ölümüdür. İnsanın kendi kıyametinin kopması; hesap defterinin kapanması, yapması gerekip yapmadıkları, sakınması gerektiği halde sakınmadıklarıdır. İşte asıl kıyamet bu olsa gerek. Dünya hayatını, ebedi zan eden insan yeryüzünde fesat çıkarmaya, fitne ateşini yakmaya, can almaya, talan yapmaya devam ediyor. Zalimlikte sınır tanımıyor. En acı olan ise bunları yaparken Allah’ın dinini kullanması, cihat kavramı üzerinden mesafe almasıdır. Fakat insan önünü (geleceğini, kıyameti) yalanlamak ister. "O kıyamet günü ne zaman?" diye sorar. ﴾ Kıyamet suresi 5, 6 )
İnsanı, beşerden ayıran şeyler; ahlak, adalet, merhamet, iyilik vb erdemlerdir. İnsan bunları yaşamaz ve yaşatmaz ise bir kıyamet daha yaşar ki, o da hayatını boşa harcaması, yanlış bir yaşam üzerinden yürüyüp, yanlış bir ölümle son bulmasıdır. Bugün yeryüzü çok ciddi bir imtihandan geçiyor. Tüm insanlık aynı kaderi paylaşıyor. Corona salgını dünyayı kasıp kavuruyor. En gelişmiş ülkesinden en fakirine kadar hepsi bedel ödüyor. Bu süreç bizlere oldukça farklı bir atmosfer sundu. Sağlıklı düşünmek için çokça vaktimiz oldu, daha çok okuduk ve daha çok tefekkür ettik. Dünyanın yeni bir döneme girdiği gözümüzün önünde duruyor. Artık eski düzenler yıkılmaya ve yenileri oluşmaya başlayacak. Bizler yeni düzene ayak uyduracağız ama yeni düzende bile eski kavramlar ile konuşacak, yaşayacak, düşünecek ve fikir üreteceğiz. Dinimiz noktasında belki daha da hassas olacağız.
Değerlerimizi yaşama/ yaşatma noktasında titiz bir çalışma yapacağız. Yozlaşan dünyanın yediği ağır bir tokatla birlikte yeni bir teraziye ihtiyacımız var. Herkesi ve her şeyi normal olarak tartacak bir terziye. Dünya üzerinde meydana gelen, zulüm, ayrımcılık, ırkçılık, katliam, sürgünler ve ölümler için verdiğimiz tepkileri vermeye devam edeceğiz ama tek farkla, bunlar bizim topraklarımızda olduğu zaman da aynı tepkileri vererek. Abd’de olan bir zulmü, Fransa’da olan gösteri yasağını, Çin’de olan ayrımcılığı, baskıyı, katliamı, Arakanda meydana gelen soykırımı, sürgünü, Filistin’de olan tedrici, Kuzey Kore’deki baskıyı, Rusya’nın bir diğer ülkeye müdahalesini kınarken kendimizi de muhakeme etmek gerekmez mi. Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız? (Bakara 44)
İnsanı, beşerden ayıran şey; evrensel değerlerdir ve bu evrensel olanı aynı hassaslıkla herkese uygulamaktır. Kendinize hak gördüğünüzü bir başkasından esirgemek en hafif tabiri ile sahtekârlık, yalancılık, adiliktir.
Ulusal düzenlerin yeniden inşa edildiği bu zaman içinde, iflas etmiş sistemleri tamir etmeye çalışmak beyhude bir durum olsa gerek. Tamire ihtiyacı olan tek şey insan idrakidir. Evrensel değerlere evrensel söylem ve yaşam gerekir, zira gerisi bu işin Edebiyatını yapmaktır.
Rabbimizden dileğimiz; bizleri Adil, ahlaklı ve Salih kişilerden, ölçü ve tartıda (burada hemen ticaret akla gelmesin, hayatın her alanında ölçü ve tartı var) namuslu olanlardan eylemesidir. Dünyayı bu namuslu ve şerefli anlayış kurtaracaktır. Diğeri, sahtekârlık ve dini menfaat için kullanmaktır. Tüm zalimler için bir son elbet vardır ve bedbaht olarak öleceklerdir aslolan ise bizlerin o zalimlere destek olmaması, hepsi için aynı duruşu göstermemizdir. Allah’ın selamı üzerinize olsun.