Perihan Savaş, Kanal D’nin 80’li yılları anlatan dizisi ‘Dilek Taşı’nda Macide karakterine hayat veriyor. O yıllarda yaşadıklarını anlatan sanatçı, “Bir ülke karanlığa gömüldü. Gözaltılar, işkenceler, sansürler, bir gecede kaybedilenler… Korkunçtu…” diyor
‘Dilek Taşı’nın sizi cezbeden yanı ne oldu da ‘hayır’ diyemediniz?
Özellikle 80’lerde geçiyor olması ve o dönemde yaşananları tüm çıplaklığıyla anlatması, özetlemesi beni çekti. Seksenleri yaşayan bir insan olarak o döneme ışık tutulması, neler olduğunu gençlerin öğrenecek olması, yaşayanların da tekrar hatırlaması çok önemliydi.
Dönem dizisi olması sizi ürkütmedi mi?
Asla. Bu karanlık dönem yaşandı, kimse de bunu inkar etmiyor, edemez de. Hepimiz o dönemi yaşadık, gizli saklı bir olay değil. O dönemin anlatılması bence çok önemli.
80’leri yaşamış biri olarak o dönem sizi en çok neler üzdü?
İnsanların sorgusuz sualsiz içeri alınması, işkencelere maruz kalması, anaların, babaların evlatlarından koparılması, evlatların ailesiz bırakılışı! İşkence görerek ölen ama intihar etti denilenler oldu… Hangisini sayayım?
Sanat ve sanatçılar açısından nasıl yıllardı?
Hepimiz çok etkilendik. Bir ülke karanlığa gömüldü. Mesela biz sanatçılara vesika verildi. Bu bir çalışma vesikasıydı ve çok acıydı. Tam bir utanç. Ben o kadar yıl sinemada, tiyatroda iş yapmışım; sen nasıl oluyor da bana vesika veriyorsun? Düşünün kitaplar yakılıyordu. Evler basılıyordu. Arkadaşlarımızın gözaltına alınması, sanatsal anlamda uygulanan sansürler korkunçtu.
Hayat verdiğiniz Macide karakterini nasıl buluyorsunuz?
Çok sert, despot ve kuralcı ama onun da kendine göre sebepleri var. Hiç kimse salt iyi veya kötü doğmuyor.
Sizinle hiç benzer yönleri var mı?
Hiç yok. Ben asla despot biri değilim.
ORGANLARIMI BAĞIŞLAMAK İSTİYORUM
Dizide kendi torunu için Macide başka bir çocuğun böbreğini almaya çalışıyordu. Gerçek hayatta böyle bir karar vermek zorunda kalsaydınız, tutumunuz ne olurdu?
Korkunç bir durum. Asla yaşamak istemem. Düşüncesi bile korkunç. Zorluyor insanı. Ama zorda kalıyor, Macide de aslında çok üzülüyor böyle bir şeye karar verdiği için hatta ağlıyordu bir sahnede. İşte bu noktada organ bağışının önemine dikkat çekmek gerekiyor. Çok önemli.
Siz bağışlar mıydınız organlarınızı?
Elbette bağışlarım, hatta düşünüyorum. Sizin organlarınız başka birine hayat veriyor bundan daha güzel ne olabilir ki?
Çevrenizde Macide’ye benzer insanlar var mı?
Annem çok sert ve despottu. İyi bir kadındı ama çok baskıcı ve kuralcıydı. Her şeye izin vermezdi. Düşün ki kaşlarımı bile aldırmazdı. “18 yaşına gel öyle” derdi. Ama annemi suçlamıyorum o da aynı şeyi görmüş bana onu uyguluyor.
ANNEM BASKICI VE DESPOT BİR KADINDI
Annenize benzer yönleriniz var mı peki?
Çok farklıydık biz. Bana çok baskı yaptı. ‘Onun bana yaptıklarını asla çocuklarıma yapmayacağım’ dedim. İnsan ne görürse onu yaparmış ama bende tam tersi oldu.
Peki nasıl bir ilişkiniz vardı. Sizi nasıl etkiledi bu durum?
Bir anne kız ilişkisiydi ama ben annemle hiçbir sırrımı paylaşmazdım babamla paylaşırdım. Dertlerimi babama anlatırdım ve onunla daha iyi anlaşırdım. Babam diş hekimiydi çok okurdu, kültürlüydü ve aşırı anlayışlıydı. Annem her şeye hayır diyen biriydi ama babam dinlerdi.
Annede sonraki yıllarda yumuşama olmadı mı hiç?
Yok, huyları aynı devam etti. Hatta By-Pass ameliyatı olduğunda doktor; çok sinirliyse daha yumuşak olacak dedi ama benim annem daha beter oldu (Gülüyor) ama ne yapsın o da öyle yetişmiş, atamadı bir türlü at gözlüklerini.
Peki öyle tutucu bir anne oyunculuğunuza nasıl ikna oldu?
O konuda hakkını yemeyeyim, çok çaba gösterdi ve destekledi bu konuda. Hep arkamda durdu. Babam gibi. Hatta amcalarım karşı çıktı ve bir yıl boyunca babamla konuşmadılar. “Sen nasıl bu çocuğu oyuncu yaparsın” diye…
OYUNCU OLMAMA HERKES KARŞI ÇIKTI, ARKAMDA SADECE ANNEM VE BABAM DURDU
Oyuncu olmanıza aile büyükleriniz onay vermemiş, neden?
Çünkü biz Karadenizliyiz. Tutucu bir aile. Ama babam tam tersi “Hayır benim kızım bunu istiyorsa olacaktır“ dedi. Çok arkamda durdular, beni hiç yalnız bırakmadılar. Hatta annem setlere hep benimle geldi. Belki onun da içinde oyuncu olmak vardı, onu bende görmesi hoşuna gitti annemin.
1971’ten beri çok sayıda dizi ve filmlerde oynadınız. Sizi en çok etkileyen rol hangisiydi?
Bedrana filmi çok özel.Kitabını okumuştum ve oynamak istemiştim. Ama sonra bir gün gazetede Türkan Şoray’ın oynayacağını duydum, çok üzülmüştüm. Sonra bir anlaşmazlık olmuş ve rol bana geldi. Çok küçük bir yaşta Antalya Film Festivali’nde ödül kazandım bununla. 16 yaşındaydım o ödülü aldığımda. 1971 yılında sinemaya girdim, 1974 yılında en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandım. Sinemada da kendi yaşamımda da dönüm noktam bu film.
Sizin hayatınız da filmleri aratmıyor. Beyaz perdeye taşınsın ister miydiniz?
İstiyorum. Zaten bir kitap yazma projem var.
Hayatınızın hangi dönemlerini çekmek isterdiniz?
Elbette saklım gizlim yok ama bazı şeyleri es geçebilirim çünkü torunlarım var, onların etkilenmesini istemem.
YILMAZ’I ENGİN AKYÜREK OYNASIN İSTERİM
Rahmetli eşiniz Yılmaz Zafer’le yaşadığınız aşk bile başlı başına bir film olacak türden. Peki, hayatınız film olsa sizi kim, Yılmaz Bey’i kim oynasın isterdiniz?
Zaten Yılmaz’ın hayatını film yapmak istiyorum. Hayata geçireceğim. Yılmaz’ı Engin Akyürek’in oynamasını isterdim. Hem benzetiyorum hem de rolün altından kalkacağını düşünüyorum. Ama beni kim oynar bilemiyorum. Zor insanın kendisi için karar vermesi.