AB tescilli kestanede hasat heyecanı
Türkiye'nin Avrupa Birliği tarafından coğrafi işaret tescili verilen son ürünü olan Aydın kestanesinde, yarım asırlık ağaçlarda zorlu hasat dönemi başladı.
Ege İhracatçılar Birliğinden alınan verilere göre, geçen yıl ihraç edilen 14 bin 305 ton kestaneden 36 milyon dolarlık gelir elde edildi. En fazla ürün 11 bin 394 tonla İtalya'ya gönderildi.
TÜİK rakamlarına göre, Türkiye'de üretilen 63 bin 580 ton kestanenin ise yüzde 42'sini Aydın karşılıyor. Kentte yaklaşık 74 bin dekar alanda yılda 27 bin tonluk kestane üretimi yapılıyor.
Havaların bu sezon kurak olmasından dolayı bir hafta geç başlayan hasat dolayısıyla üreticiler, yaklaşık 3 hafta konaklayacakları yüksek kesimlerdeki yaylalara göç etti.
Kestanelerin büyük bir bölümü ömrü yarım asra ulaşan 10-15 metrelik ağaçlardan toplanıyor.
Ürünün dışının dikenli olması ve ağaçların bulunduğu alanın da yamaçta bulunmasından dolayı hasat dönemi oldukça zor geçiyor.
Bölgede "sırıkçı" adı verilen erkek işçiler, ağaçlara tırmanarak ellerindeki 4-5 metrelik sırıklarla adeta bir cambaz dikkatiyle kestaneleri yere düşürüyor. Kadınlar ise eldivenlerle kestaneyi tek tek toplayıp çuvallara dolduruyor.
Daha sonra toplanan kestaneler ağaç kenarlarına kazılan derinliği 3 metrelik su dolu kuyulara boşaltılıp istenilen kıvama gelmesi için yaklaşık 1 ay bekletiliyor.
"Dengede durmak çok zor"
Efeler ilçesi Eğrikavak Mahallesi'ndeki yaylalarda kestane üretimi yapan Davut Bayrak, AA muhabirine, yağışlardan dolayı rekoltenin geçen yıla göre daha az olacağını tahmin ettiklerini söyledi.
Sırıkçı bulmakta zorlandıklarını dile getiren Bayrak, "Ağaçta dengede durmak çok zor. Dengede durabilen işi başarıyor onun dışındakiler yapamıyor. Yapabilenler ağaçlarda cambaz gibi oynuyor. Kestane deyip geçmemek lazım. Ağaçtayken ayağın titrememesi lazım." dedi.
Bayrak, işçi giderlerinin fazla olduğunu belirterek, erkeklerin 350-400, kadınların ise 150 lira yevmiye aldığını kaydetti.
İşçilerden 65 yaşındaki Mehmet Altaş da yarım asırdır ağaçlarda mesai harcadığını vurguladı.
"Ağaçta olmak bizim için aslında her an ölüm tehlikesi demek." ifadesini kullanan Altaş, "Bu zamana kadar hiç düşmedim ama çok tehlikeli yerlerde çalıştım. Günde ortalama 10 ağaca çıkıyorum. Bazı dallardan diğerine geçmek çok zor oluyor. Gençken daha hızlı tırmanırdım ama şimdi o kadar hızlı değilim." diye konuştu.
"Her gün bel ağrısıyla eve gidiyoruz"
Kadriye Sütçü de kestaneleri eğilerek topladıkları için bel ağrısı çektiklerini söyledi. Sütçü, "Kendi paramı kendim kazanıyorum. Elimizde eldiven olmasına rağmen diken sürekli batıyor. Evlatlarımıza daha iyi bir gelecek sunmak için mücadele edeceğiz, çalışacağız." dedi.
Ayşe Coşkun ise işlerinin çok ağır olduğuna dikkati çekti.
Sürekli içi dolu çuvalları yanlarında taşıdıklarını ifade eden Coşkun, dikenlerden korumak için 2 eldiveni üst üste giydiklerini anlattı.
Coşkun, zorluğuna rağmen ekmek parası için bu işi yaptıklarını dile getirerek, "Her gün bel ağrısıyla eve gidiyoruz. Nerede iş varsa oraya koşuyoruz." şeklinde konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.