Ali Biçici Yazdı

Tekerleğin icadıyla beraber hayatımıza giren ulaşım araçları, günümüz otomotiv sektörünün temelini oluşturmaktadır. Özellikle 2.Dünya savaşı sonrasında büyük bir ivme kazanan bu sektör, günümüzde yakalamış olduğu 2 trilyon Euro’luk ciroyla dünya ülkelerinin %50’sinden fazlasının GSYH’sinden daha fazla ekonomik güce sahiptir. Bu sektörün gelişmesinde önemli rol oynayan AR-GE çalışmalarına  2020 yılında 311 Milyar TL’lik ayrılan pay bu sektördeki gelişmeleri canlı tutmaktadır. Yapılan bu yatırımlarla otomotiv sektöründe üretilen ürünlerde konfor ve performans üst düzey hale gelmiştir. Sadece kullanıcı odaklı gelişmeler gerçekleşmemiş, hybrid ve elektrikli motor gibi çevreci yaklaşımlarla Karbon gazı salınımı azaltılması hedeflenmiştir.

Otomotiv sektöründeki bu çevreci tutumu daha yakından ele aldığımızda hybrid ve elektrikli motorların farkına bakabiliriz. Hybrid motor aslında sadece son on senedeki AR-GE çalışmalarının bir ürünü değildir; 1902 yılında Ferdinand Porsche tarafından geliştirilen bu motor günümüzde birçok araçta içten yanmalı motorun yanı sıra kullanılan eski bir çalışmadır.  İçten yanmalı motor ve hybrid motora ek olarak araca monte edilen batarya ve jeneratör; Hybrid motor için gereken gücün üretilip depolanmasını sağlamaktadır. Hybrid motor çeşitli durumlarda kendisini aktif/pasif hale getirip gerek yakıt tasarrufu gerekse ek performans gücü sağlayabilmektedir. Hybrid motorun elektrikli motordan en büyük farkı dışarıdan şarj edilmeyip, sürüş esnasında kendi kendini şarj edebilmesidir.

Elektrikli motorlar ise içten yanmalı motorlara nazaran daha sessiz, verimli ve doğa dostu olmalarıyla dikkat çekiyor. Bu özelliklerin yanı sıra üretilen enerjinin tekerlere ilk andan itibaren maksimum tork minimum kayıpla iletilmesi aracın fosil yakıtlı araçlardan daha üstün performans sağlamasının önünü açıyor. Elektrikli motorlar doğayı düşündüğü kadar ev ekonomimizi de düşünüyor. Motor içerisinde pistonlar olmaması sebebiyle fosil yakıtlı motorlara harcanan düzenli bakım masrafları cebimize kalıyor. Güç depolamak için araç tabanına serili halde bulunan bataryalar başlangıç 150 km gibi gülünç menzillere sahipken günümüzde 500 km’yi aşan değerlere ulaşmış durumda, ülkemizde 45’e yakın Dünya üzerindeyse yüzlerce noktada bulunan şarj noktalarında bataryaları 45 dakika tam dolu hale getirebileceğimiz gibi evimizde de şarj edebiliriz.

Taşıtların değişen ve gelişen bu serüveninde ortaya atılan fikirler genellikle müşteri memnuniyetini arttırmak yahut araç performansını yükseltmek gibi konulara çözüm olmuştur. Öte yandan elektrikli motor fikri bütün bu konulara olumlu yönde katkı sağlarken bunun yanı sıra gelecek nesillere daha yaşanılabilir bir dünya bırakabilmemiz için bize önemli bir imkân sağlıyor.