Mimar Hüseyin Subaşı: ‘En büyük amacım o hayalimi gerçekleştirmek’
Aydın'ın önde gelen mimarlarından Hüseyin Subaşı, gelecekte Aydın'ın trafik sorunuyla karşı karşıya kalacağını, bunun çözümünün ise Nazilli-Söke arasında hayata geçirilecek metro projesi olduğunu söyleyerek, ‘En büyük hayalim bu projeyi yapabilmek’ dedi.
Ünlü tarihçi Heredot'un "Gökyüzünün altındaki en güzel yeryüzü" olarak betimlediği, Aphrodisias, Tralleis, Priene, Magnesia gibi birçok antik kente ev sahipliği yapan Aydın, tarih boyunca medeniyetlerin merkezi olmuştur. Türkiye'nin nadide kentleri arasında yer almaktadır. Aydın, Kuşadası ve Didim ilçeleri ile turizme ev sahipliği yapmaktadır. Birçok endemik türü de barındırmakta ve yüzlerce bitki türüne rastlanmaktadır. Sanayi kuruluşları ile istihdama açık olan kent, Türkiye'nin dört bir yanından gelen vatandaşların uğrak noktalarından olma özelliği taşımaktadır.
Aydın'ın köklü firmalarından olan Özsubaşı İnşaat bünyesinde başladığı mimarlık hayatına Efeler ilçesinde devam eden Hüseyin Subaşı, hayata geçirdiği projeleri ve modern mimariyi Aydınlılarla buluşturması ile kentin önde gelen mimarları arasında yer alıyor. Ajans Aydın muhabirinin sorularını yanıtlayan Subaşı, "Liseyi Muş'ta okudum. Sivas'ta 2 yıllık İnşaat bölümünü kazandım ve mezuniyetimin sonrasında Aydın'a geldim. Birkaç yıl burada aile büyüklerimin yanında inşaat sektöründe çalışmamın ardından 2 yıllık üniversite hayatının yeterli olmayacağını düşünerek 4 yıllık mimarlık bölümüne geçiş yaptım. 3 yılını Ankara'da, 1 yılını İstanbul'da okudum. Bölümü tamamlamamın ardından Aydın'da mimarlık ofisimi açtım ve hizmet vermeye başladım." diyerek meslek hayatına Aydın'da başladığını belirtti.
Çocukluğundan bu yana mimar olmak istediğini, hayalini gerçekleştirdiği için mutlu olduğunu belirten Subaşı, bir kere daha dünyaya gelse tekrar mimar olmak istediğini söyledi. Subaşı, "Zaten ailem inşaat sektörü içerisindeydi, bende küçüklüğümden itibaren mimar olmak istiyordum. Çizim yapmayı, karalamayı, ölçüp biçmeyi seviyorum. Yani mesleğe olan sevgimin yanında aile şirketimizin olması büyük bir etken oldu meslek seçiminde. Hep özenmişimdir binaları gördüğümde, çizimleri gördüğümde" dedi.
"MESLEĞİN SORUNLARI ÇOK FAZLA"
Mimarlığın zor bir meslek olduğundan ve her geçen gün mimar sayısının artmasıyla sorunlarında arttığından söz eden Subaşı, mesleğinin para için değil sevildiği için yapılması gerektiğini söyledi. Subaşı, "Bir mimar bir yapıya ticari olarak bakmamalı. Bizim sektörümüzün en büyük sorunlarından birisi bazı mimarların önlerine proje geldiğinde "Ben bundan ne kadar kazanırım?" diye sadece ticari olarak bakmasıdır. "Ne kadar güzel bir bina yapabilirim?", "Ne kadar özgün bir tasarım yapabilirim?" gibi sorulardan ziyade maddiyatı düşünüyorlar. Kazanç önüne geçtiği zamanda tasarım arka planda kalıyor. Çevreye uyum, estetik gibi konular ikinci plana itildiği zamanda birçok şey kötü oluyor. Bir mimarın düşünmesi gereken ilk düşünce "Ben bu evde yaşar mıyım?" olmalı. Çevreye uyumu, doğaya vereceği tahribatı düşünmeli. Böyle bakılmadığı sürece birbirinden farklı kütleler ortaya çıkıyor yalnızca.
Türkiye'de İmar yönetmeliği, mimarları tasarım bakımından kısıtlamaktadır. Bizler istediğimiz gibi tasarım yapamıyoruz. Örnek vermek gerekirse; bir parsele tasarım yapacağımız zaman birçok kısıtlamanın ve yönetmeliğin etkisi altında kalıyoruz. Mimarlar serbest bırakılmayı sever, cepheleri ve tasarımları özgün yapmayı sever." diyerek bir mimarın özgür kaldığında çok daha özgün ve yaratıcı projeleri hayata geçirebileceğini belirtti.
Aydın'da müteahhitlerin sayısının artması ile birlikte projelerin değersizleşmeye başladığına da vurgu yapan Subaşı, bu konuda düzenlemeler yapılmasının ihtiyaç değil şart haline geldiğini söyledi. Subaşı, "Aydın'da müteahhitlerimizin büyük bir kısmının bu işin içinden gelmiş olsa dahi cebine bir miktar para koyan bu mesleğe atıldığı için "Az paraya hangi mimara giderim" düşüncesi ortaya çıktı. Bu sefer ne oldu? Kentimizin binalarının büyük bir kısmı az para alan mimarlar tarafından dizayn edildi. Çok iyi müteahhitler çok iyi mimarlar ile çalışıyor fakat bu azınlıkta kalıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yapı ve denetim firmaları gibi mimarları da kontrol altına almalı. Müteahhit istediği mimara çizim yaptırmamalı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı mimarlar içinde yapı denetim firmalarına uygulanan model gibi bir düzenleme yapmalıdır. Bu şekilde maddiyattan çok tasarımın ön plana çıkacağı aşikardır." dedi ve ekledi, "Aydın'da inşaatları fikir edinmek için gezdiğim zaman bazı projelerin içine girilmiyor bile. Bu "Ben projeyi çiziyim, paramı alıyım, gidiyim" düşüncesinden kaynaklanıyor."
"ORTA VE CUMA MAHALLELERİ KENTİN KANAYAN YARASI"
Efeler ilçesinde bulunan Mimar Sinan Mahallesi yakın zamanda sıfırdan inşa edildiği için kentin gözde noktalarından biri haline gelmiştir. Birçok mahallenin de bu düzenlemeye ihtiyaç duyduğuna dikkat çeken Subaşı, "Mimar Sinan Mahallesi planı sıfırdan tasarlandığı için gerçekten güzel kurulmuş bir bölge. Bizim burada kanayan yaramız ise Orta ve Cuma Mahalleleri. Buralarda elimize çok büyük şans geldi, kentsel dönüşüm geldi. Biz bu kentsel dönüşümü kullanabilseydik bu mahallelerden bir Mimar Sinan Mahallesi daha çıkartabilirdik. Bitişik nizamdaki binaların boyasını yenilemek yerine yıkıp yeni yerler, ada bazında bir şeyler yapabilsek çok güzel olurdu. Başından bu düşünülmedi, sonunu da görüyoruz" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin modern imarlı ilk yerleşim yeri olan ve 'Küçük Paris' olarak bilinen Atça Mahallesi'nin de Aydın'da bulunduğunu hatırlatan Subaşı, imkan verilmesi sonrasında bir Atça'nın daha Orta ve Cuma Mahalleleri'nde kurulabileceğini söyledi. Subaşı, "Atça, zamanında Paris'te yaşayan bir arkadaşımızın oradaki modeli birebir buraya uygulamasıyla oluşmuş bir yerleşim yeridir. Mimar Sinan Mahallesi gibi Atça'da, sıfırdan tasarlandığı için güzel. Bizimde istediğimiz bu, bir yeri tasarlarken sanki hiçbir şey yokmuş gibi düşünmeliyiz. Mesela şu an Orta Mahalle'de iki araba yan yana geçemiyor, bütün binalar birbirine yapışık. Bundan kaynaklı olarak da bütün olayların merkezi haline gelmiş durumda ama orada güzel bir çalışma yapılabilse belki de hayatın merkezi olacak. Orta ve Cuma Mahalleleri halihazırda da birçok noktaya yakınlığı ile şehrin merkezi durumunda, bu noktalarda estetik ve yenileme çalışmaları çok büyük önem arz ediyor" diye konuştu.
"HER BÖLGENİN FARKLI İHTİYAÇLARI VAR"
Aydın'ın büyük ve farklı coğrafi özelliklere ev sahipliği yapan bir kent olduğunu, farklı ilçelerin farklı taleplerinin ve ihtiyaçlarının olduğunu açıklayan Subaşı, bir ev satın alınırken bunlara dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.
Subaşı, sözlerine şöyle devam etti;
"Mimarlık taklitçi olunmamasını gerektiren fakat esinlenmenin olduğu bir meslek. Aydın tarihi antik kentleri ile çok zengin bir şehir fakat biz bunu günümüze yansıtamıyoruz. Çünkü çok fazla kısıtlama var. Bu nedenle günümüzde o tarzda estetik yapılar tasarlayamıyoruz. Biz Efes Antik Kenti'nde ki kaliteyi halen yakalayamıyoruz veya Afrodisias'ta ki heykel ve lahitler günümüzün çok daha ötesinde. Bunlar neyi gösteriyor? Maddi kaygının olmamasından dolayı tasarımcı tasarıma daha fazla önem vermiştir."
"PROJECİLERİN ÇİZDİĞİ PROJELER ÇOĞU ZAMAN HAYATA GEÇİRİLMİYOR"
Bazı müteahhitlerin projeciler tarafından çizilen projeleri yalnızca onay almak için kullandığını, sonrasında projede değişiklik yaptığını belirten Subaşı, "Müteahhit projeyi alıp, belediyeye götürüp onayını aldıktan sonra projede belirtilenden ziyade kendi kafasında kurguladıklarını hayata geçiriyor’’ dedi.
"BİR HAYALİM VAR"
Gelecekte Aydın'ın trafik sorunuyla karşı karşıya kalacağını, bunun çözümünün ise Nazilli-Söke arasında hayata geçirilecek metro projesi olduğunu söyleyen Subaşı, "Aydın kent merkezi ve birçok ilçe yerleşim alanı dar olduğu için gelecekte trafik sorunu daha da artacaktır. Özellikle Nazilli ile Söke arasındaki trafiği çözmemiz gerekecek. Benim hayalimdir, Nazilli-Didim arası bir metro hattı projesi. Bu proje hem mimariyi hem de ulaşımı rahatlatacak" dedi ve Aydın'da yaşamın yeni bölgelere kayacağına da dikkat çekti. Subaşı, "Özellikle Kardeşköy ve Kuyulu Mahalleleri'nde önümüzdeki yıllarda talep oldukça artacak. Kemer Mahallesi'nin üst kesimlerinde yaşayan insanlar bu taraflara göç edecekler. Artık kimse apartmanda yaşamak istemiyor, özellikle durumu olan aileler kendilerini doğaya atmak için ellerinden geleni yapıyor. Aydınımızın 1. dereceden deprem bölgesi olmasının da bunda etkisi büyük. Yüksek apartman kentimizde her zaman korkutucu geliyor" dedi.
"İNSANLARIN CANI TEHLİKEYE ATILIYOR"
Efeler ilçesinin alt kesimleri olmak üzere Aydın'ın birçok noktasında deprem riskinin yüksek olduğunu, Aydın'ın bazı bölgelerinin bataklık olduğunu belirten Subaşı depremlere hazırlıklı olunması gerektiğini söyledi. Subaşı, "Dayanıksız bölgelerde zemin iyileştirme çalışmaları kesinlikle yapılmalı, başka türlü insanlarımızın canı tehlikeye atılmış oluyor. Nasıl ki doktorlar usulüne uygun bir iş yapmadıklarında bir insanın canına dokunuyorlarsa mimarlık ve mühendislik gibi mesleklerde de bu oluyor. En küçük bir hatanda birçok insanın canına mal olabilirsin" diye konuştu.
"BİRLİK OLMAMAMIZ BİZE ZARAR VERİYOR"
Meslektaşlarına seslenerek birlik olma çağrısı yapan, birlik olmalarının kendilerinin yararına olacağını söyleyen Subaşı, "Aydın'da 200'ü merkezde olmak üzere 400 kadar mimar var fakat İzmir Mimarlar Odası'na bağlıyız, burada yalnızca temsilciliğimiz var. Bizim acil olarak şubeleşmemiz, birlik olmamız lazım. Beraber bir karar aldığımızda Aydın için çok güzel şeyler yapabiliriz, gün geçtikçe bizim doğamızdan ve suyumuzdan gidiyor. Örnek vermek gerekirse; 5 yıl önceki Kuşadası ile şimdiki Kuşadası bir değil." dedi ve "Bizler tasarım yaparken kazancı, rantı gözetmemeliyiz. Her zaman işimizi iyi yapmayı düşünmeliyiz" dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.