İnan GÜL

İnan GÜL

Yemek masası 'Ana yemek'

Yemek masası 'Ana yemek'

Moladayken kıymetli ağabeyime, ‘Dürüst insan her zaman gerçeği söyler, akıllı insan ise yalnız zamanında’ sözünü hatırlattım. 

Tabi o ne demek istediğimi anladı. ‘Tebessüm ederek hadi ana yemeğe geçelim artık’ dedi. 

Masaya döndüğümüzde garson kardeşimiz hemen geldi. ‘Efendim ne tercih edersiniz?’ diye sordu.

Ağabeyim, ‘Ben tek pide alayım’ dedi. Ben de, ‘Acılı! Adana istiyorum’ dedim. 

Garson siparişlerimizi aldıktan sonra masadan ayrıldı. 

Ağabeyim bir yudum su aldıktan sonra, ‘Kardeşim, YİKOB’daki gruplaşmalar yarınlarda büyük patlaklar verecek. Biliyorsun orada daha yeni bir değişim yaşandı. Bazı müteahhitler uzun süredir dert yanıyor. Bizi ihaleye sadece prosedür gereği çağırıyorlar. Zaten verileceği adresler önceden belirleniyor.’

Bu sırada ağabeyimin sözünü kestim. Abi bu gruplaşmalardan kastın nedir? 

Biraz daha açayım dedi ağabeyim. ‘Bak kardeşim içeride pasifize edilmiş isimler var. Bunlar vekaleten atanan kişinin yerine atanabilmek için kulis çalışmalarına hız verdi. Bu sırada yan yana yürüdükleri arkadaşlarını satmak için sıraya girdi. Birbirlerine attıkları iftiraları söylemiyorum bile. Aslında gruplaşmaktan kastım net olarak şu. Eski yönetimlerin içerisinden ayrılan kişilerin karşı karşıya gelmesiyle oluşan gruplar. İki tarafta bir birlerinin açığını bildiğini iddia ettiği için sık sık konuşuyorlar.” 

Bir yandan not alırken, bir yandan da düşünüyordum. Ağabeyimin anlattığı gibiyse durum hakkaten vahim. 

O anda garson kardeşimin sesini duydum. Yemeklerimizi getirmişti. Acılı! Adana çok lezzetli görünüyordu. 

Çatalı elime aldım ama nefsime iki dakika daha hakim olmalıydım. Hemen ağabeyime şu soruyu yönelttim. Peki ağabey, kim bu müteahhitler. Nasıl bir işbirliği olabilir ki yöneticiler ile? 

Ağabeyim ufak bir tebessümün ardından başladı konuşmaya. “Canım kardeşim. Bunu benim anlatmama gerek yok ki. Son yıllarda yapılan işlere bir baksalar her şeyi görecekler. Mevcutta 4-5 aktif müteahhit var iş yükünü çeken. Hatta personellerden birinin iş alan müteahhitlerle o kadar sıkı ilişkisi olmuş ki, ofisine girer çıkarken fotoğraf bile çekildiği iddia ediliyor. Yani işbirliklerinin çoğu zaman ‘yemek masalarında’ değil ofislerde yapıldığı söyleniyor.” 

Peki biz bu taraflarla bir araya gelsek bize gerçekleri anlatırlar mı? diye sordum ağabeyime. 

Ohoo kardeşim dedi ağabeyim. ‘Anlatmayı bırak kitap yazarlar sana. Tek tek isim vererek konuşurlar. Sonunu düşünmezler, çünkü tek hedefleri var o da buraya hakim olmak, rakiplerini ekarte etmek.” 

Peki ilk olarak kiminle konuşayım?

Haaa işte bu güzel soru dedi ağabeyim. ‘Elçiyle konuşacaksın. Çünkü elçiye zeval olmaz. Sonra o elçi seni asıl isme götürecektir. Elçinin kendisine gelmediğini görenin tadı kaçabilir! O zaman içten içe eyvah diyecektir.”

Derken yemeklerimiz bitmiş, garson kardeşimiz gelmişti. Masayı toplarken, ‘Efendim tatlı alır mısınız?’ diye sordu. 

Ağabeyim, ‘Kardeş çok güzel bir tatlıcı biliyorum oraya gidelim mi. Hem bakarsın elçiyle karşılaşırız’ dedi. 

Masadan kalktık ve yola koyulduk. 

Yolumuz uzun değil, lakin trafik yoğun! 

Tatlıcıda görüşmek üzere, selametle. 

Son olarak…

“Pirincin içindeki siyah taşlardan değil, beyaz olanlarından korkun”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İnan GÜL Arşivi