GENÇLERİ KAZANAN SEÇİMLERİ KAZANIR
Türkiye'de toplam seçmen sayısına her yıl yaklaşık 1 milyon civarında yeni genç seçmen ekleniyor. 31 Mart’ta gerçekleşen yerel seçimleri ele alırsak, bu seçimde 2000 yılı ve sonrası doğumlu Z kuşağından yaklaşık 1 milyon 200 bin kişi ilk kez oy kullandı. Bu oran toplam kullanılan oyların % 2’sine tekabül ediyor. Buradan hareketle Z kuşağının oy kullanma eğilimlerinin ayrı bir çalışma konusu olarak ele alınmasının ve dikkatle etüt edilmesinin gerekliliği göze çarpıyor.
Sosyal medya nesli yahut protest nesil olarak da bilinen bu gençlerin hangi partiye oy verecekleri noktasında kendilerine rol model olarak benimsedikleri kimselerin etkisi öne çıkıyor. İlk defa ana akım medya tarafından etki altına alınamayan bu gençler, partilerin dağınık ve kendi ideolojik kimliklerini sunamadıkları son derece makyavelist-çıkarcı, oy vereceksen her yöne esneyebilirim tavrı gençlerin her partiye oy vermelerinin önünü açıyor.
Partilerin ideolojik kimlik kaybı ve kendi tabanına gösterdiği özensizlik sadece bu kuşak gençlerin değil artık tüm yaştaki ve sert ideolojideki kişilerin bile “asla oy vermem” dedikleri partilere yönlenmelerine yol açmış görünüyor.
Tekrar son yerel seçimlere dönersek, Z kuşağından önce doğan gençleri de dikkate aldığımızda bu seçimlerde seçmen sayısına 4 milyon 800 bin yeni seçmen eklendi. Yaklaşık 57 milyon seçmenin oy kullandığı 2019 yerel seçimlerinde ilk kez oy kullanan gençler toplam seçmen sayısının yüzde 8'ini oluşturdu. Bu oran göstermiştir ki; geçmiş tecrübeleri, “geçmişin kötü şimdinin iyi olduğunu” söylemek bir sonraki seçim için hiç de inandırıcı ya da seçmene şirin görünme yolu gibi görünmüyor.
İlk kez oy verecek olan Z kuşağına biraz daha yakından bakalım. Dünyada sosyal değişimi başlatabilecek aktivist bir kuşak olarak tanımlanan Z kuşağı hem iyi birer dinleyici hem de sosyaller. Aynı anda pek çok işi takip edebilen girişimci bir kuşak olan Z kuşağı hayatlarını online yaşıyorlar. Bu nedenle de siyasileri takip ettikleri iletişim kanalları Tweeter, Facebook, Instagram, YouTube oluyor. Doğuştan teknolojik bir kuşak diyebileceğimiz Z’ler kesinlikle yüz yüze iletişimi tercih ediyorlar. Aktif gönüllülük Z’lerde fazlasıyla bulunuyor.
Diğer bir özellikleri ise herkese özellikle siyasilere bir şeyler öğretmeye çalışmaları. Çevre ve dünya ile ilgili farkındalıkları yüksek bireyler. Örneğin iklim değişikliğine dikkat çekmek için okula gitmeyip İsveç Parlamentosu önünde eylem yapan ve protestosu küresel bir dalga yaratan 16 yaşındaki dünya çevre aktivisti Greta Thunberg, Trump’ın bile cevap vermek zorunda kaldığı bir genç olarak dünya gündemine oturdu. Ayrıca bu aktivist Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterildi. Bu örnek her ne kadar uç bir örnek olsa da bize siyasilerin her halükarda bu kuşağa çevre ile ilgili ne kadar duyarlı olduklarını ispat etmek durumunda olduklarını gösteriyor.
Eldeki veriler değerlendirildiğinde genç seçmen kitlesinin kalbini kazanan parti ya da partilerin bir sonraki seçimi kazanma veya başarılı olma şansları oldukça yüksek görünüyor. Gençlere ulaşamayan partiler ise yok olmaya adaylar. Daha net ifadeyle, tecrübe ve genç kuşağın enerjisini birleştirebilen ve onlara güzel rol modellik yapabilen partiler bir sonraki seçimde kazanan parti ya da anlayış olacaktır. Bu kuşağı ikna edemeyen ya da önemsemeyen partiler ise ne kadar güçlü olursa olsun hızlı bir şekilde erimeye mahkum olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.