Adı büyük, kendi küçük şehir
Uzun bir süredir, belli aralıklarla Aydın’daki esnaf ve öğrencilerle sohbet ediyorum.
Şehrin en büyük sorunu sizce nedir?
‘Aydın nasıl bir şehir olmalı’ diye çeşitli sorular soruyorum.
Gerçekten aldığım cevaplardan sonra bu yazımın başlığı olan, ‘Adı büyük, kendi küçük şehir’ lakabı çok yakıştı.
***
Öncelikle kentin belki de en önemli problemlerinden birisi olan trafik ve otopark sorunu.
Hemen herkesin ortak sorunu.
Öğrenciler, ‘Abi biz Işıklı’dan minibüse veya otobüse biniyoruz. Sabahın erken saatleri olmasına rağmen tıka basa dolu otobüslerde okula gitmeye çalışıyoruz.
Bu çok önemli değil. Her şehir böyle ama bir trafik oluyor sabahları. İlk kez gelen, İstanbul veya Ankara trafiği ile karıştırabilir. 45 dakika ila 1 buçuk saat sürüyor yol’ dediler.
Bir esnaf ise, ‘Ben İncirliova’dan geliyorum. Yahu 15 dakikalık yol eziyet oluyor. Bazen 1 ila 2 saat arasında zor geliyorum’ dedi.
Ben de bir sabah İncirliova’ya gidip dönmeyi denedim. Böyle bir trafik olamaz. Mesaiye geç kalmamak için insanlar birbirlerinin üzerine çıkacak neredeyse.
Hele Batı Gazi Bulvarı’ndan başlayıp, Doğu Gazi Bulvarı ve kentin kriz noktası olan Zafer Meydanı ile ADÜ arasındaki o yol varya…
2-3 dakikada bir sözlü kavgaya denk gelebilirsiniz. İnsanların sinirlerini yerinden oynatan bir trafik var.
Ben geçen gün 10 dakika sürmesi gereken yolu tam 52 dakikada gittim.
Peki buna nasıl çözüm bulunacak?
Özlem Çerçioğlu söz verdiği Battı-Çıktı projeleri için ilk kazmayı ne zaman vuracak?
Her gün binlerce aracın girip çıktığı ve krizin tırmandığı ADÜ’ye alternatif yol için hiç mi adım atılmayacak?
Gerçekten Özlem Hanımın özellikle sabah 08.00 ile 09.30 arası İncirliova-Aydın ve Doğu Gazi Bulvarı-ADÜ arasındaki yolda bir gün dahi olsa gitmesi ve görmesi gerekiyor.
İnsanlar artık acı çekiyor.
***
Kentin diğer bir sorunu ise Otopark. Artık Aydın’ın merkezinde kaldırımlarda yürümek neredeyse imkansız.
Çünkü bilinçsiz ve şuursuz sürücüler araçlarını oraya park ediyor.
Park yeri bulamayan veya yürümek istemeyen bu sürücüler yayaların hakkını resmen gasp ediyor.
Efeler Belediyesi’nin bu konuda bir hazırlığı var. İnşallah bir nebze olsa da nefes aldıracaktır.
***
Hükümet kanadında ise 6 bin kişilik stadyum müjdesi halkta çok fazla bir karşılık bulmadı.
Hele ki Adliye’nin, Efeler Mahallesi’ndeki Orman Fidanlığı alanına yapılması gündeme gelince, homurdanmalar iyiden iyiye arttı.
Kaş yapalım derken, göz çıkarabilirler.
Etrafı tıka basa binalarla dolu olan, Cuma günü kurulan semt pazarında dahi trafiğin kilitlendiği bir noktaya Adliye’yi yapmak büyük risk.
***
Yine de iktidar temsilcilerinin, son dönemde yaptıkları atak ile Emniyet Müdürlüğü Binası, Adliye Binası, Geçici Stadyum, Yüzme Havuzları, Huzurevi Binası, Şehir Hastanesi ve Aydın-Denizli Otoyolu projesini hayata geçirmeleri ‘Geç de olsa yapmaya başladılar’ dedirtiyor.
***
Burada bir ismi daha saymak istiyorum. Geldiği günden bu yana sadece işini yapan, göz önüne pek çıkmayan ancak sürecin bizzat içinde olarak büyük destek sağlayan Aydın Valisi Yakup Canbolat’ın da hakkını teslim etmek gerekir.
***
Tasarruf tedbirleri, hem iktidar temsilcilerini hem de belediyeleri ciddi manada sıkıştırıyor.
Ama bu bahanenin arkasına sığınmak da doğru değil.
Bakın ADÜ’de Teknokent’in durumu malum. Bina yok, konteyner var.
Aydın Sanayi ve Ticaret odaları, yanlış hatırlamıyorsam! Sanayi Bakanı geldiğinde ‘Biz bu binayı yapacağız’ dediler.
Daha sonra verdikleri rakamın çok düşük kaldığı söylendi.
Tamam da kardeşim, Beşiktaş’a milyonlarca lira sponsor olan Güriş ve benzeri firmalar, bu kentin toprakları üzerinden gelir elde ediyor.
Bir zahmet diğer illerde olduğu gibi, Aydın’da da ellerini ceplerine atsınlar.
‘Bu binayı biz yapalım’ desinler veya birileri dedirtsin…
***
Son olarak AK Parti’nin iktidarı boyunca övündüğü Eğitim ve Sağlık sistemi neredeyse çökmüş durumda.
Neredeyse her gün başka bir veli, ‘Bizim okulda şu kadar sınıf var. 45-50 öğrenci bir sınıfta eğitim görüyor’ mesajı atıyor.
Aydın’da ciddi manada okul eksiği var. İktidar, geleceğin teminatı çocuklarımıza, iyi bir eğitim alacağı alan oluşturması lazım.
Okul yok veya yetersiz demek, bu şehir için büyük bir utançtır bence.
***
En son yolunuz ne zaman hastaneye düştü bilmiyorum ama ben en son gittiğimde şok olduğum birçok konuyla karşılaştım.
Burada herkesi bir tutmadığımı belirterek şunu söylemek istiyorum.
Bazı temizlik personelleri hastanelerde kral olmuş.
Doktorlar ve hemşireler yalvararak iş yaptırıyor.
Bizzat şahit olduğum çok enteresan olaylar var. Temizlikçiler, doktorları adeta hiç takmıyor. Ellerinde telefon oyun oynuyor.
Birisi laf ettiğinde ise, ‘Beni şu parti, şu isim işe yerleştirdi. Bana dokunamazlar’ diyor.
Şaka değil arkadaşlar yıllarca okul okuyan ve hastaların canıyla mücadele eden doktorlar bu ‘tiplerle’ mücadele ediyor.
O nedenle doktorların canına tak ediyor. Ne hastaya, ne de mesleğine saygısı kalıyor.
Sonrası tasvip edilmeyen olaylar…
Bir de randevu derdi var ki sormayın. Hasta acı içinde kıvranıyor ama hastaneler 5-6 ay sonrasına randevu veriyor.
Tanıdığınız veya paranız varsa 1-2 gün sonraya hemen alabilirsiniz.
Ama köyden gelen Hatice teyzeye, Ahmet dedeye teşbihte hata olmasın ‘Dişini sık’ deyip 6 ay sonrasına randevu verip gönderiyorlar.
***
Ben bu köşede, şehri ve siyasetçileri takdir eden yazılar yazmak isterdim.
Ama siz de bir gün çıkın ve bu konular üzerine kısa bir çalışma yapın.
Aydın’ın adı yerelde ve genelde ‘Büyükşehir’ olabilir.
Gerçek ise herkesin malumu.
Vesselam
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.