Sevilay Durmuş

Sevilay Durmuş

Umuda yolculuk

Umuda yolculuk

Adına “hayat” dediğimiz ve ne kadar süreceğini bilemediğimiz bir yolculuk; umut… Bu nedenledir ki dünyaya gözlerini açan her bebeğin ön adıdır; umut. İnsan, varoluşun muammasını çözmeye çalışırken, hayat denen bu macera bir patırtıyla geçip gidiyor ömür sokağımızdan. İçine çokça özlem, sevinç, hüzün ve umut sığdırdığımız bir arayış olarak bitip gidiyor her şey günün birinde. Umut dediğimiz şey belki de bir tohum, hep yarınlara ektiğimiz. Sabır ve fedakarlıkla suladığımız bir tohum…

“Doğan her bebek; Tanrı’nın insanlardan ümidini kesmediğinin kanıtıdır.” diyor bir bilge. Öyleyse Allah’ın yüce esmâsının yeryüzünde hakkıyla temsili için, kainat denilen kitabı aşkla, iştiyâkla okuyabilmek için; her insan bir umuttur. Umut; sevginin, adaletin, iyiliğin, nezâketin yarınlara miras bırakılacağı o eşsiz hazinenin sandığıdır ki her göğsün sol yanıdır yeri…

“Umut fakirin ekmeği” derler. Bu söz yoksulluğun pençesindekilerin çaresizliğini ifade etmez sadece. Bir ulu kapının önünde hepimizin fakr içinde yani tevazu ile onun kapısında, hatta eşiğinde bir bekleyişin nimete dönüştüğü hâldir umut. Bu hâl içinde ümit etmek; havf ve recâ arasında bir kutlu gidiş-geliştir…

Bir ömrü, aldığımız ilk nefesten verdiğimiz o son nefese kadar umudun sayesinde sürdürebiliriz. Çünkü umut bizi bilinmezliğin, karamsarlığın ve çaresizliğin tuzağından kurtaran bir erdemdir. Evet bir duygudan çok bir erdemdir belki de. Çünkü hep umudu yoldaş ettiğimiz bu hayat yolunda menzile varma azmi içimizde yeşeriyor ve her bahar yeniden tazeleniyor… Gelecek varsa umut hep vardır. Dalda salınan yaprak, yerde gezen karınca, esen rüzgâr, doğan güneş, gülümseyen bebek… bir kıpırdayışın, bir sesin, bir soluğun bile olduğu her yerde umut vardır ve var olmaya devam edecektir. Hayatın ritmini kalbimizin ritmiyle buluşturduğumuz an yeni bir bestenin adı olacaktır umut. Bazen yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer olur şairin dediği gibi; bazen “bitti” denilen yerde yeni bir başlangıcın ta kendisi olur umut…

Umudun da tâcirleri var. Gariplerin umudunu ticarete çeviren ve çaldıkları ümitler karşısında hüsrân ve hayâl kırıklığından başka bir şey bırakmayan tâcirler… Ne ki sabırla her sabah hakîkatin güneşi herkesten önce o gariplerin yüreğine doğar. Bütün teselli ve tecellisiyle…

İnsan bu âleme gözünü açtığı ilk andan, ömrünün bitiminde gözünü kapadığı o son âna kadar hep bir umuda tutunarak yaşar. Böyle olmasaydı belki de hayatın vurduğu daha ilk darbede yere serilip yola devam edecek tâkati kendinde bulamazdı hiçbir zaman.

Güneş ve ay doğup batarken bir coğrafyadan bir diğerine hep umudu taşır. Gece zulmeti temsil etse de onun sonu da sabahla beraber ışıyan güneştir, aslında umudun ışığıdır her sabah içimize doğan… Kıyamet kopacak olsa elindeki fidanı dikme öğüdünü veriyor ya Efendimiz, şu manaya geliyor belki de; yarının gelip gelmeyeceğini bilmesen de ümidini asla kaybetme…

Bir düşün, kaldırım taşlarının arasından başını uzatan bir çiçeğin duruşu bile inadına, şu taşlaşmış dünyada hâlâ bir umudun varlığının göstergesidir.

Ezcümle;

Umudun kendisi hayat ve hayatın ta kendisidir umut…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevilay Durmuş Arşivi